Emperyalizm, burjuvazinin ilerici kazanımlarından olan hukuk ve hukuk kurumlarını ayaklar altına alıyor. Emperyalizm bir ülkeyi işgal ettikten sonra, kurduğu hukuktan nasibini almamış mahkemeleriyle o ülkenin bütün değerlerini aşağılıyor, ulusal hukukunu yok sayıyor ve saldırısını meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu durum, Irak'ın işgali sonrasında Saddam'ın yargılanmasında ve idam edilmesinde de karşımıza çıkıyor. Saddam davası emperyalizmin işgalci, yasadışı, keyfi tutumunun çarpıcı örneğidir. Emperyalizm, idam kararıyla kendi aleyhine dönen mahkemeyi kapatıp, Irak'taki direnişi etkisizleştirmek istiyor.
Medyada ABD övgüsü eşliğinde Saddam'ın nasıl idam edildiğini izliyoruz. Saddam'ı diğer "diktatör"lerle karşılaştırarak, benzerliklerini anlatıyorlar. Bir karşılaştırma da biz yapalım. Bir devlet başkanının uluslararası ceza mahkemeleri nezdinde suçlu ilan edilmesinin tek örneği Miloşeviç'ti. Yugoslavya Anayasa Mahkemesi'nin vetosuna rağmen Miloşeviç, iç hukuk es geçilerek emperyalistlere teslim edildi. Miloşeviç davasında da Saddam davasına benzer görüntülerle karşılaşmıştık. Miloşeviç, mahkemeyi tanımadığını, bu mahkemenin düzmece bir mahkeme olduğunu, mahkemenin amacının NATO'nun Yugoslavya'da işlediği savaş suçlarını haklı çıkarmak olduğunu, savunma yapmayacağını, ülkesinin bağımsızlığına yapılan NATO müdahalesine karşı olduğu için yargılandığını ve kendisini yargılayan kurumun NATO'nun bir kolu olduğunu, Batı'nın çeşitli etnik gruplardan oluşan ülkelerin parçalanması yoluyla Güneydoğu Avrupa'da egemenlik kurmak istediğini söylemişti. Miloşeviç'in mahkemede emperyalizmi yargılaması nedeniyle mahkeme basına kapatılmıştı. Yugoslavya Devlet Başkanı Koştunitsa sadece Miloşeviç'in değil bir halkın yargılandığını vurgulayarak, "duruşmaları izledikten sonra mahkemede az hukuk, çarpıtılmış çok masal olduğunu düşünmekten kendimi alamadım. İlk aşamada görülen; ikiyüzlülük, politizasyon ve mantıksızlık…" demişti. NATO sözcüsü Janie Shea, övünerek mahkemenin hiçbir zaman NATO üyesi ülkelerin liderlerine dönük suçlama geliştiremeyeceğini, çünkü mahkemenin NATO tarafından finanse edildiğini söylüyordu. Miloşeviç'in kuşkulu ölümü de, emperyalizm için bu yargılamanın bir an evvel bitirilmesi ihtiyacına karşılık geliyordu. Lakin Miloşeviç örneğinde emperyalizmin başarılı olmadığı açıktır. Saddam örneği de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. ABD, Irak'ta açıklayacağı yeni politika öncesinde Saddam'ı idam ederek bir adım öne geçmeyi planlamıştır. Emperyalizm için kötü bir senaryoya dönüştürülen bu yargılama son bulmalıydı. Emperyalizm kurduğu kukla mahkeme ile istediği dikensiz gül bahçesine ulaşamamış, bir kez daha hayal kırıklığı yaşamıştı.
Ortadoğu'nun Miloşeviç'i: Saddam Hüseyin
Saddam, Bağdat'ta parlamento ve hükümet binalarının, ABD güçleri karargahının ve ABD Büyükelçiliği'nin bulunduğu Yeşil Bölge olarak adlandırılan alanda kurulan özel bir mahkemede, Irak Yüksek Ceza Mahkemesi'nde yargılandı. Hakkında katliam, tehcir ve kimyasal gaz kullanımı gibi suçlamalar bulunan Saddam'ın yargılanması, Taha Yasin Ramazan'ın da aralarında bulunduğu yedi eski üst düzey yöneticiyle birlikte yapıldı. Jürinin olmadığı, başyargıcın tanıkları sorguladığı mahkemede beş yargıç görev yaptı.Irak'ta anayasa referandumundan hemen sonraya getirilen ilk duruşma ile direniş bölgelerinde reddedilen anayasa'nın başarısızlığını örtmek ve Baas Partisi'ni zayıflatmak amaçlanmıştı. Böylelikle direnişe müdahale edilecek, direniş etkisizleştirilecekti. Saddam'ın Ortadoğu'nun Miloşeviç'i olarak seçildiği, ilk duruşmada belli oldu. Saddam, emperyalizme karşı direnişin önemli bir öncüsü olarak yargılanacaktı. Saddam ise ilk duruşmadan itibaren yargılanmadı, mahkemeyi yargıladı. Defalarca Irak'ın işgalini lanetlerken, mahkemenin yasallığını, meşruluğunu sorguladı. Canlı olarak yayınlanacağı söylenen ilk duruşma, uluslararası medyaya hem bozuk biçimde hem de 30 dakika gecikmeli olarak aktarıldı. İkinci duruşmada da Saddam, yargıca "sen Iraklısın; egemen olan sensin. Onlar senin ülkendeler; yabancılar ve işgalciler" dedi. Saddam Hüseyin'in yargıçla tartışması sırasında televizyon yayını kesildi. Bu gelişmeler, Milo-şeviç'in meydan okuması üzerine mahkemenin kamuoyuna kapatılmasını hatırlatmıyor mu? Saddam, mahkemenin diğer duruşmalarında da ABD emperyalizmini sorgulayan tavrını sürdürdü. Irak halkına da seslendi; birbirleriyle değil işgalciye karşı savaşmalarını istedi. Mahkemenin savcısı Saddam için idam cezası istediğinde, "ölüm cezası verilecek olursa asılmaktansa kurşuna dizilmeyi tercih ederim" dedi.Mahkeme, emperyalizmin hedefleri için kurulmuştur; mahkemenin hukuki olarak hiçbir meşruiyeti yoktur. ABD'nin eski Adalet Bakanı Ramsey Clark ve Katar'ın eski Adalet Bakanı Necib el Nauymi, Saddam Hüseyin'in savunmasına yardımcı olmak ve eski devlet başkanının adil yargılanmasını sağlamak üzere Bağdat'a geldi. Nauymi mahkemenin bağımsız olmadığını, işgal altında kurulduğunu, ABD müdahalesinden sonra Irak'ta görevlendirilen Paul Bremer tarafından çıkarılan yasaların değişmediğini söyledi. Irak Devlet Başkanı Talabani'nin, "İstenirse tanıklık yapmaya hazırım. Bu dava, Irak'ın ulusal bütünlüğünün daha da sağlamlaştırılmasına olanak sağlayacak ve dünyaya Kürtlerle Arapların iyi ilişkiler yürüttüğünü gösterme fırsatı yaratacak" demesi de, mahkemenin emperyalizmin hedefleri için kurulduğunu kanıtlamıyor mu? Mahkeme Saddam aleyhine açılan ilk davada, Duceyl davasında, sürpriz bir karar vermedi. Bush'un veya Cumhuriyetçilerin karşılaştığı seçim zorluğunu aşmak amacıyla, ABD'deki kongre seçimine iki gün kala Saddam için idam kararı verdi. Bush, kararı "Bu dava, Irak halkının, bir zorbanın yasalarını hukuk devletiyle değiştirme çabasında mihenk taşı olmuştur" sözleriyle karşıladı. AB ülkelerinden yapılan açıklamalarda Saddam'ın yargılanması adil bulunurken, idam edilmemesi istendi. Kararın verildiği gün, 30 günlük göstermelik temyiz süresi başladı ve Saddam temyiz etti. Başvuru reddedildi ve Enfal davası devam ederken 30 Aralık günü sabaha karşı Saddam idam edildi.Saddam hukuk kurallarının işlemediği bir mahkemede yargılandı!Emperyalizmin mahkemesinde hukuk kurallarının işlemediği açık bir biçimde görülüyordu; bunun unsurlarını ortaya koyalım.Saddam bazı duruşmalara zorla çıkarıldı. Bu durum yasaların orman kanunlarına dönüştürül-düğünü gösterir. Duruşmalarda Saddam Hüseyin, Amerikan askerlerinin kendisine dayak attığını ve işkence yaptığını anlattı.Davanın ne kadar adil olduğunu, savunma özgürlüğünden ne ölçüde söz edilebileceğini gösteren bir diğer olgu da Saddam'ın savunma ekibindeki 1100 kadar avukatın, güvenliklerinin yeterince sağlanmadığı gerekçesiyle davadan çekilmesidir. İlk davanın açılmasından bugüne kadar savunma ekibinden dört, savunma ekibinde olmayan ancak çalışmalarıyla ekibe destek veren avukatlardan 39'u öldürüldü.Adil yargılanma güvencesi olmayan mahkemede, savunma heyeti kanıtları önceden göremedi. İddia makamı tarafından mahkemeye sunulan dokümanların incelenmesi için savunma ekibine yeterli süre verilmedi. Davaya ilişkin olarak savunma ekibinin mahkemeye sunduğu talepler kayda bile alınmadı ve savunmanın gösterdiği tanıklar tutuklanıp işkence gördü.Duruşmalara katılan yabancı gazeteciler, Saddam'ın aleyhindeki kanıtların son derece zayıf olduğunu söyledi. Bir duruşmada savcılık makamının tanıkları olarak dinlenen Saddam Hüseyin'in eski üst düzey bürokratlarının anlatımları iddia makamı için hayal kırıklığı yarattı. Tanıkların ikisi de mahkemeye zorla getirildiklerini, ifade vermek istemediklerini söyledi. BBC muhabirine göre, savcılık bu iki tanığın ifadeleri doğrultusunda Saddam Hüseyin'in katliam emri verdiğini kanıtlayabilmeyi umuyordu. Bir duruşmada ABD Eski Adalet Bakanı Ramsey Clark, yargılama sürecinde şimdiye kadar perde arkasından ya da kağıttan okuyarak ifade veren dokuz tanıkla ilgili olarak, "Tanıklardan bazılarının ifadeleri tamamen uydurulmuş ve bazıları yardım almış görünü-yor ve mahkemeye çıkanların önünde kağıt vardı" dedi. Clark, tanıkların tazminat taleplerinin mahkemede dile getirilmesini eleştirerek; "Adil bir yargılanma ve gerçeklerin gerekli olduğu tarihi öneme sahip bir ceza davasındasınız ve insanların para talep ettiğini görüyorsunuz. Bence bu yargılamanın kendisini yozlaştırıyor" dedi. 05.01.2007