AKP sağlık emekçilerine saldırmaya devam ediyor
Şimdi de "malpraktis"
Türkiye burjuvazisinin AB'ye ve emperyalist kapitalist sisteme entegrasyon için elinden ne gelirse yaptığı bilinmektedir. Reel sosyalizmin yokluğunda ise, kapitalizm artık önündeki engel olan sosyal devletten kurtulmaya çalışmaktadır. Sağlık alanında yapılan ve yapılacak düzenlemelerle sağlığın bir kamusal hak olmaktan çıkarıldığına, sağlığın ancak "kâr" ile açıklandığına ve parası olana hizmetin, parası olmayana da ölümün gösterildiğine tanık olmaktayız. Ocak 2004 tarihli Sağlık Kanunu Taslağı'nın 6. Versiyonu ile sağlıkla ilgili 21 kanun iptal edilmektedir. Bu taslağın dördüncü kısmının 84, 85 ve 88. maddelerinde sağlık çalışanlarının sorumluluğundan ve sigorta yaptırma zorunluluğundan bahsedilmektedir. Yaklaşık iki sene önce de bu içeriği kapsayan bir tasarı gündeme gelmişti. Tasarının içerdikleri şimdi Sağlık Kanunu Taslağı içerisine de hemen hemen aynen alınmıştır. 2002 Temmuz'da hazırlanan, kısaca "malpraktis yasa tasarısı" olarak bilinen "Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Hekimlerin Sorumluluğu Kanunu Tasarı"sı Bakanlar Kurulu'ndan geçmiş, meclise sevk edilmiş fakat mecliste görüşülmemiş ve yasalaşmamıştır. Sağlık Bakanı Recep Akdağ 17/4/2003 tarihinde Antalya'da yapılan il sağlık müdürleri toplantısında yaptığı konuşmada "Bakınız biz geldiğimizde önümüzde malpraktis yasası vardı. Meclise sevk edilmiş ve kadük olmuş. Bize sordular bu yasa için ne düşünüyorsunuz. Biz dedik ki bu yasa rafta duracak şekilde, çünkü çalışma şartlarını sistematik olarak düzeltmediğiniz sürece böyle bir kanunu hekimlerin üzerine getirip demokrasinin kılıcı gibi asamazsınız. Günde 100 kişiyi muayene etme durumunda kalan bir acil hekime bir pratisyen hekime siz yanlış yaptınız da diyemezsiniz. Bir yanlış varsa bu sadece o kişinin yanlışı olmamalıdır. Bu topyekün bir sistemin yanlışıdır. Biz bunlardan şikayet etme mercii değiliz" demişti. Malpraktis 3 Kasım seçimlerinden sonra bugün yeniden gündemdedir.
Neler değişiyor?
Bakanlık yapanlar değişse de Dünya Bankası'nın, ABD'nin, AB'nin sağlık alanındaki dayatmaları uygulanmaktadır. Akdağ eleştirdiği bir düzenlemeyi uygulamamazlık edemeyecek kadar acizleşmiştir. Malpraktis ile ilgili hükümleri başlıbaşına değerlendirmek yanlış olmaktadır. Bu hükümlerin, taslak içindeki diğer hükümlerle, aile hekimliğiyle, genel sağlık sigortasıyla, getirilen ve değiştirilecek düzenlemelerle bir bütünlük oluşturduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Yazının ileri kısımlarında değinilmek üzere, taslaktaki bu hükümlerin çıkarılma nedenini, zorunlu sigorta sistemi ile ulusal ve uluslararası sigorta şirketlerine pazar yaratmak oluşturmaktadır.
Malpraktis nedir?
Malpraktis, ilaç kullanımından hastane enfeksiyonlarına kadar tıbbi bakımın her aşamasında, hastanın hekim ya da yardımcı sağlık personeli tarafından zarar görecek şekilde yanlış tedavi edilmesi sonucunda meydana gelebilecek tıbbi kusur ve hatalardır. Tıpta yasal sorumluluklarının belirlenmesiyle ilgili en eski tarihsel belge Hammurabi Kanunudur (MÖ 1800). Kanundaki 218'den 225'e kadar olan maddelerin tıbbi sorumluluğa ayrıldığı ve hekim hatalarının kıssasa kısas biçiminde cezalandırıldığı görülmektedir. Tıbbi uygulama hatası kavramının günümüzdeki biçimiyle modern tıbbın gündemine girmesi 1970'lerin sonunda tamamlanmıştır. 1970'lerin sonundan itibaren başta ABD olmak üzere Kanada, İngilitere vb. ülkelerde büyük bir ivme ve şiddetle tıbbi uygulama hataları gündeme gelmiştir.
Malpraktisin nedenlerinin çoğunluğu, bir kâr düzeni olan kapitalizmin sağlığa atfettiği önem ve işlevden kaynaklanmaktadır. Toplumsal kaynaklardan kamusal ihtiyaçlara ayrılan payın azlığı sonucunda, tıp fakültelerinde verilen eğitimin yetersizliği ve mezuniyet sonrası eğitimin yetersizliğinden kaynaklanan bilgi ve beceri hataları önemli rol oynamaktadır. Hekimlerin aldığı düşük ücretlendirmeden kaynaklı motivasyon eksikliği, aşırı hasta yüküne bağlı konsantrasyon güçlüğü, sağlık finansmanındaki yetersizlik nedeniyle araç, gereç, mekan yetersizliği diğer nedenlerdir. Mesela SSK'da bir hekim bir hastaya iki dakika ortalama süre ayırabilirken, özel hastanelerde ise SSK kadar yoğunluk söz konusu değilken hekim hatalarının yoğunluğunun nedenini, sağlığın kâr aracı olarak görülmesine bağlayabiliriz. Ayrıca özel hastanelerin çoğunda kâr maksimizasyonu hedefi yüzünden, zorunlu olarak mevcut olması gereken birçok araç-gerecin ve yeterli mekânın olmadığı görülmektedir.
Hangi gerekçeler öne sürülüyor?
Zarar görenlerin hakları güvencede olmadığı, öne sürülen iddiaların başında gelmektedir. Ancak belli bir doğruluk payı olan bu iddianın peşisıra gelen önerisi, çözümden çok bu konuda uzmanlaşacak avukatlara rant oluşturmayı hedeflemiştir. Malpraktis davaları ABD'de hukuk ve avukatlık hizmetleri açısından ayrı bir sektör haline gelmiştir. ABD eyaletlerinde bu konuda özel yasal düzenlemeler bulunmaktadır. ABD'de avukatlar hastane kapılarında bekleyip, muayanehaneden çıkan hastaların dosyalarını istemektedirler. Hekimler aleyhine 1974-1978 döneminde açılan dava sayısı 71778 olup, her 12 hekimden biri şikayet edilmektedir. İşin mali boyutu ise beş yüz milyon dolar civarındadır. Çarpıcı bir diğer veri ise, sigorta için ödenen pirimlerin %57'si avukatlara gitmekte olduğudur.
Tıpta kötü uygulamalarla ilgisi olmayan sağlık çalışanlarının cezalandırılma korkusu ile daha hatasız çalışacaklarını ummak hayalden öte bir şey değildir. Yasa taslağı kanunlaştığında, sigorta primlerini ve olası tazminatları yükseltmemek için hekimler, defansif (korumacı) tıp uygulaması yapabilecek, bunun sonucunda riskli vakalara müdahalede tereddütler olacak ve gereksiz tetkik oranı artacaktır. Bu yaklaşım ABD başta olmak üzere Avustralya, Almanya gibi ülkelerde hekimleri meslekten uzaklaştırmıştır. ABD'de yıllardır hastaların doktorlar aleyhine dava açmaları yönünde kışkırtma ile yaratılan suistimal, hekimleri meslek dışına itmiş, böylece hastaların hizmete ulaşmasının engellenmesi, hasta hizmet niteliğinin düşüp, sağlık hizmetlerinin pahalanması ile sonuçlanmıştır. Korumacı tıp yılda sağlık sistemine ek elli milyar dolar ekonomik yük getirmiştir. Ayrıca tıpta teknoloji kullanımındaki aşırı artış ülke kaynaklarının dışa gitmesine neden olacaktır.
Sağlık Kanunu Taslağı hasta hakları ile pazarlanmaya çalışılmaktadır. Hasta hakları burjuvazinin gözünde bir müşteri hakkıdır. Ancak hasta hakları kendinden menkul ele alınırsa, bu toptan kalite damgalı sunuma onay verilir. Oysa hasta hakları ancak sosyalizmde sağlıklı yaşamın bir unsuru olabilir. Hasta hakları ancak parasız, eşit, ulaşılabilir bir sağlık hizmetinde bir anlam ifade edebilir.
Amaç Sigorta Şirketlerini Zengin Etmek
Düzenleme ile birlikte gündeme gelen Hekim Mesleki Sorumluluk Sigortası, hekimin mesleki faaliyetini yerine getirirken hata, ihmal veya kusurundan kaynaklanan ve kendinin sorumlu tutulacağı üçüncü şahısların maddi/bedeni zararlarını karşılayacak bir sorumluluk sigortasıdır. Maaşlarından düzenli kesintiler yapılarak sigortalanan hekimler, sigorta şirketine ödenen primlerle hasta zararlarını tazmin etmeleri öngörülmektedir. Böylelikle tasarlanan, hekimin kendisini bahsedilen türde bir riske karşı sigortalatması ve bu risk gerçekleştiğinde sigortanın zararı karşılamasıdır. Sigorta şirketlerinin ise "kaza" konusunda hizmet veren şirketlerden seçileceği belirtilmektedir. Bu ise, sigortanın "kasko" gibi düzenlenmesidir. Bu yolda, bakanlığın sigorta şirketlerini belli bir süre ile yetkili kılması düşünülmektedir. Kamu kaynakları sigorta şirketine peşkeş çekilmek istenmektedir.
Hekimler ve diğer sağlık emekçileri ise bu düzenlemeden olumsuz etkilenecektir. Tıbbi kötü uygulamadan dolayı hastaya zarar verilirse sağlık personeli ve sağlık kurum veya kuruluşları arasında müteselsil (zincirleme) sorumluluk tanımlanmaktadır. Hekimin ve sağlık çalışanının kusuru varsa, sağlık kurum veya kuruluşunun ödediği tazminatın kusuru oranında sağlık çalışanlarından talep edilmesi öngörülmektedir. Burada hekimler ve sağlık çalışanları ağırlaştırılmış bir sorumluluğun altına sokulmuştur. Hekimlere yüklü ek mali külfet getirilmektedir. Hekimler yükselen sağlık primlerini ödemekle de yeni bir yükün altına gireceklerdir. ABD'de hekimler yüksek sigorta primleri, yüksek tazminatlar düşük gelir nedeniyle hekimliği bırakmaktadırlar. Bugün malpraktis yasasının uygulandığı ülkelerde, alanın beklediği kadar kârlı olmadığını düşünen sigorta şirketleri artık hekimleri sigortalamıyor ve hatta önemli bazı sigorta şirketleri bu alandan çekiliyor. Yaklaşık iki yıl kadar önce Avustralya'da malpraktis sigortası sağlayan en büyük sigorta şirketinin iflası nedeniyle hekimler büyük operasyonları ve riskli girişimleri yapmayı bırakmışlardır. SSK veya devlet hastanelerinde bir hastaya iki dakika ayrıldığından, hekim hatalarının yoğunluğu göz önüne alınırsa, kâra dayalı sigorta şirketinin iflası söz konusu olabilecektir. Bizi sigorta şirketinin iflası üzmezken, üzüleceğimiz emekçi halkın sağlığa katmerleşen sorunlar nedeniyle ulaşamaması olacaktır.
Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca Kızamık Ağıdı adlı şiiri için, bir gün kızamık ortadan kalkarsa, bu şiirin anlamı kalmaz demiştir. Şairin düşü ancak sosyalizmde gerçek olabilir. İnsanın insanı sömürüsünü ortadan kaldıran sosyalizm insana insanca yaşayacağı sağlıklı bir ortamı yaratır. O zaman malpraktis üzerine yazılan bu yazı da geçersizleşecektir.